Adem ile Havva cennetin kapısına konulduklarında sığınabilecekleri bir dünya olmasaydı bugün nerde olurduk; acaba olur muyduk? İnsanlık tarihi tam tamına bir “sığınmacılık” tarihi değil mi? Sığınmacılık geçmişi olmayan tek kişi bile yok iken sığınıp yerleşenler sonradan gelenlere karşı nasıl böylesine zalim olabiliyorlar? İnsanoğlunun bu inanılmaz ve saygıdeğer cesaretinin tek ödülü hiç bilinmeyene sığınabilmek mi? Günümüzde yeryüzü nüfusunun yaklaşık onda biri yerinden yurdundan kopup sığınmacılığın çaresizliğini yaşarken ve bu dev boyutlardaki oran azalacağına her gün hızla artarken en yerleşiklerin bile “bize ne gün sıra gelecek” sorusunu akıllarına getirmemesi nasıl bir gaflet olmalı? İnsanlık neden kendisini ciddiye almıyor? İsrafil, Sur’unu tam kulağımızın dibinde “vururken”; “bu o olamaz, daha zamanı değil” aymazlığının bedelini “birileri nasılsa öder” diye geçiştirmek nasıl da “insan”ca! Gelin bir an, yalnızca bir an, hepimiz mülteci olalım. Prof. Dr. Yılmaz Özkan
Verilerin aktarımı devam etmektedir
Bu kitap aşağıdaki Dijital Hak Yönetimi (DRM) Koşullarıyla belirlenen süre için kullanılabilmektedir:
Dear users, the source you want to download is used by the law No. 5846 on intellectual and artistic works and in accordance the copyright law it will be downloaded as encrypted for a period of 3 days. When time expires, your right to access the corresponding resource offline is over. In this context, you want to continue to download the source?