Ermeni Diasporası neredeyse varlığını borçlu olduğu Türk düşmanlığını ısrarla sürdürmektedir. Ancak son yıllardaki bazı gelişmeler onlar açısından cesaret kırıcıdır. Israrla ileri sürdükleri soykırım iddialarının sonuç vermeyeceği başka bir olay nedeniyle Uluslararası Adalet Divanının 3 Şubat 2015’te yayınlanan Hırvatistan/Sırbistan kararı ile ortaya çıktı. Bu kararda yer alan yorum tarzı ve sonuç tehcirin bir soykırım sayılamayacağının yanı sıra 1948 öncesi olayların bu bağlamda hukuki anlam yüklenemeyeceğini de ortaya koydu. Bu durum diasporayı çok önceden başlattığı Ermenilerden geriye kalan malların dava yoluyla geri alınması çabalarını hızlandırdı. Öncelikle belirtelim ki sürgün edilenlerin mülkleri bu değerli çalışmada da görüleceği gibi zaten aynı yıllarda iade edilmiştir. Ancak Kurtuluş Savaşında da düşmanla işbirliğine gidenlerin Türk Milletinin galip gelmesi araya giren acı olayların tarafı olan komitacılar ve suç işleyenlerin yurdu terk etmeleri sonucuna yol açtı. Yeni kurulan Türk devleti düşmanla işbirliği yapanlar için bazı hukuksal düzenlemeler yaptı. Ancak aradan geçen uzun yıllardan sonra mahkemelerimizde çok sayıda mülkiyet davası açıldı ve açılmaya devam etmektedir. Düşmanla işbirliği yaptığı için mülkiyeti hakkında işlem yapılanların mirasçılarının açtığı davalar hakkında gerçek kararların ortaya çıkması için hâkimlerin Osmanlı Toprak Hukukunu bilmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda miri arazilerin özel mülkiyete konu olamayacağı hususu üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur. Osmanlı Dönemine ilişkin açılan gayrimenkul davalarında ancak çok küçük ev ve arsalar için mülkiyet iddialarında haklılık bulunabilir. Bu bağlamda yüzlerce dönüm arazinin mülkiyet iddiasının ileri sürülmesi hukuken mümkün değildir. Diğer yandan mülkiyet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ilk derece mahkemelerinin verdikleri kararları esas almaktadır. Bu yönde içtihadın gerekçesi son derece açıktır. AİHM’e göre ilk derece yargıcı somut olguyu daha isabetli değerlendirir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararı daha önemlidir. Sonradan kararın temyizle bozulması hukuken fazlaca anlamlı görülmemektedir. Bu durum hâkimlerimizin emval-i metruke konusunu çok iyi bilmelerini gerektirmektedir. Mevcut olmayan mülkiyet hakkının yargı kararı ile diriltilmesi hukuki gerçekliğe aykırı olacaktır.
Verilerin aktarımı devam etmektedir
Bu kitap aşağıdaki Dijital Hak Yönetimi (DRM) Koşullarıyla belirlenen süre için kullanılabilmektedir:
Değerli kullanıcımız, indirmek istediğiniz kaynak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanunu kapsamında kullandırılmakta olup, telif hakları doğrultusunda 3 gün süreyle şifreli olarak indirilecektir. Süreniz dolduğunda ilgili kaynağa çevrimdışı erişim hakkınız bitecektir. Bu kapsamda kaynağı indirmeye devam etmek ister misiniz?
İndirdiğiniz kaynağı görüntülemek için yönergeyi takip ediniz