XVIII. Yüzyıl’ın ortalarında önce İngiltere, daha sonra Fransa’dan başlayıp, XIX. Yüzyıl boyunca Avrupa’nın diğer ülkelerini etkisi altına alıp, Amerika Birleşik Devletleri’ne ulaşan Sanayi Devrimi bu bağlamda adına proleterya denilen bir işçi sınıfının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Karl Marx ve Frederick Engels’in 1848 devrimleri sırasında “Bütün Dünyanın İşçileri Birleşiniz” diye başlayan Komünist Manifesto’yu büyük ümitlerle yayımlamaları işte bu koşullarda olmuştu. Hegel’in İdealizmi, Marx’ın Sosyalizmi, Gustave Le Bon’un kitle ile ilgili savları, XIX. Yüzyıl’ın ürünleri olup, XX. ve XXI. yüzyıllarda da etkilerini sürdüren düşüncelerdir. İlerleme ve teknik gelişmenin kaynağı olan Sanayi Devrimi’nin bir başka etkisi de başta matbaanın işlevlerinin geliştirilmesi olmak üzere ulaşım, iletişim ve bilgi teknolojilerinde oldukça hızlı gelişmelerin ortaya çıkması; kitle iletişim ve bilgi teknolojilerinin gelişip, işlevlerinin artırması; dünyayı da hızlı bir biçimde küçültüp; adeta bir küresel köye dönüştürme sürecini başlatmış olmasıdır. XIX. Yüzyıl’dan XX. Yüzyıla iletişim, ulaşım ve bilgi teknojilerinde büyük bir devrim yaşanmış; bilgi toplumununu oluşumunda toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüşümler kendini göstermiştir. Dünya Uygarlığında tüm bu gelişmelerin her biri Özgür Toplumun oluşması, “Bilgi Toplumu”na yönelişin habercisiydi. “Özgür Toplumdan Bilgi Toplumuna İletişim ve Uygarlık” adını vermiş olduğumuz elinizdeki bu kitap, kronolojik anlamda, öncelikli bir Uygarlık ya da İletişim tarihi çalışması değildir: “İlkel Toplumdan Uygar Topluma; Uygar Toplumdan Akıl Toplumu’na; Akıl Toplumundan Özgür Topluma İletişim ve Uygarlık” adlı çalışmalarımızın devamı niteliğindedir. Bu kitaplarımızın önsözlerinde de vurguladığımız üzere; burada güdülen amaç; günümüzdeki iletişim kavram ve olgularının, siyasal kimliklerin, kamuoyu, kamusal alan, siyasal düşünce ve propagandanın geçirmiş oldukları aşamaları, insanlığın uygarlık süreci içinde ortaya çıkmış bulunan üretim biçimlerine dönük; belirli tarihsel kesitleri temel alarak, dar bir kapsamda da olsa, tarihsel bir bakış açısı içinde yaklaşıp, bulunduğu döneme özgü oluşum ve anlamlarını siyasal ve iletişimsel değerlerinin altını çizmek, bir anlamda iletişimin uygarlık ile ilişkisini ortaya koymak bir bakıma, günümüz dünyasının biçimlenmesini daha iyi kavranıp, anlaşılmasını sağlamaktır. Bu yaklaşım biçimi; hem uygarlık tarihinin bir nebze olsa, yeni bir biçim almasını, hem de iletişimin tarihsel işlevlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.