Bugün ülkemizin artık 50'li 60'lı ya da 70'li yılların demografik ya da imar koşullarını yaşamadığı bir gerçektir. Özellikle 1999 yılında yaşanan deprem afetinden sonra imar mevzuatı alanında yaşanan değişiklikler de dikkate alındığında artık bugünün koşullarında daha sağlıklı kentler oluşturmak imkan dahilindedir. Ancak bu kez de kentlerimizin rant kaygı ve baskısı ile geri dönülemez şekilde dikey ve yüksek yoğunlukla inşa edildiğine şahit oluyoruz. Bu durum ise birçok hukuki problemi karşımıza çıkarmaktadır. Bu çalışma ile imar kavramı bütünü içinde yer alan planlama, parselasyon, yapı ve imara aykırı yapı konularının yürürlükteki mevzuat çerçevesinde anlaşılır kılınması ve bu alanda doğmuş ya da doğması muhtemel hukuki problemlerin çözümüne katkı sağlanması amaçlanmıştır.