Çevresel değerlerin korunması, kirlenme ve bozulmanın önlenmesi, nitelikli çevresel şartların sürdürülebilirliğinin sağlanması ve sağlıklı ve dengeli bir çevrenin bütün canlılar için bir hak olarak talep edilmesi uzun zamandır tartışılan ve üzerinde çalışılan bir konudur. 1972 Stockholm Konferansıyla birlikte uluslararası ve ulusal çalışmaların konusu olan çevre hakkına yönelik akademide oldukça nitelikli çalışmalara imza atılmıştır. İklim değişikliğinin etkilerinin daha fazla hissedilir olduğu bugünlerde çevresel değerler üzerinde oldukça yıkıcı etkilere sahip proje ve faaliyetlere karşı toplumsal ilgi de artmış durumdadır. Bugün artık çevrenin korunması ve geliştirilmesine dair toplumsal bir bilinç ve talebin oluştuğunu söylemek mümkündür. Toplumda çevresel değerlerin korunmasına yönelik bilinçlenme ile birlikte anayasal bir hak olan çevre hakkı daha sık ve geniş kesimlerde dillendirilmeye başlanmıştır. Bu etkiyle birlikte çevre hakkına müdahale içeren, çevresel değerler üzerinde etkiye sahip proje ve faaliyetlere yönelik kişilerden, toplumsal gruplardan, sivil toplum örgütlerinden, meslek odaları ve barolardan oldukça yoğun itirazlar gelmektedir. Bu itirazlarla birlikte Anayasada kendine yer bulan çevre hakkı, artık anayasa ve yasalarda yer alan soyut düzenlemelerden sıyrılarak, çevresel başvuru hakkı yoluyla yargı kararlarına konu olmaya başlamıştır. Çevresel etkiye sahip projelerin, faaliyetlerin ya da bunlara izin ve ruhsat veren işlem ve kararların çevresel başvuru hakkı kapsamında yargıya taşınmasıyla birlikte, idari yargı kararlarında çevre hakkının yargısallaşma süreci başlamıştır. Çevre hakkının yargısallaşması sürecinde hakkın öznelerine, kapsamına ve koruduğu değere yönelik yargısal yorum ve yargısal tartışmadaki derinlik çevresel başvuru hakkının kapsamını yakından etkileyen bir unsur olmuştur. Bu kapsamda, idari yargıda görülen çevre davalarında alınan kararlardan yola çıkılarak, çevre hakkının yargı kararlarındaki yansıması inceleme konusu yapılmıştır. İdari yargı kararlarında çevre hakkına yaklaşım, çevresel başvuru hakkının kapsamına yönelik yargısal değerlendirmeler, insanla birlikte doğada yaşayan bütün canlıların çevre hakkına yönelik tartışmalar bağlamında, çevre davalarında sübjektif dava ehliyetine yönelik güncel tartışmalara idari yargı mercilerinin yaklaşımı, idari yargıda görülen çevre davaların incelenmesinde yargıcın performansı, re’sen araştırma ve inceleme yetkisini kullanmaktaki gayreti, çevre davalarının çözümündeki yetkinliği, bu davalarda alınan kararların çevre hakkı ihlallerini gidermedeki etkinliği, çevre davalarında yargıya erişimi ve dolayısıyla çevresel başvuru hakkının kapsamını etkileyen ehliyet ve maliyet (yargı harçları, keşif ve bilirkişi maliyetleri) kavramlarının bu davalara etkisi incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, idari yargı kararları kapsamında çevresel başvuru hakkına yönelik tespitlere odaklanıldığından, yoğun olarak konuya ilişkin yargı kararlarından yararlanılmıştır. Bununla birlikte, kapsamlı bir literatür taraması da yapılarak çalışmanın konusu pratik ve teorik kaynaklarla birlikte incelenmiştir.