Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvuru, usule ve Anayasa Mahkemesinin yetkisine ilişkin bütün kabul edilebilirlik şartlarını taşısa bile esasın incelenmesiyle ilgili nedenlerle Anayasa Mahkemesince yine de kabul edilemez bulunabilir. Esasa ilişkin kabul edilemezlik sebepleri olarak kavramsallaştırabileceğimiz bu sebepler-açıkça dayanaktan yoksunluk ile anayasal ve kişisel önemden yoksunluk- gerek Anayasa'da gerekse 6216 sayılı Kanun ile İçtüzükte ayrıntılı olarak düzenlenmeyip genel ifadelerle açıklandığından; bu iki kabul edilemezlik sebebinin anlamı ve kapsamı Anayasa Mahkemesince belirlenecektir. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruların önemli bir kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulunduğu dikkate alındığında ve anayasal ve kişisel önemden yoksunluk kriterinin zamanla birçok başvuruda belirleyici bir kriter olarak kullanılacağı gözetildiğinde, bu iki kabul edilemezlik sebebinin Anayasa Mahkemesince nasıl yorumlandığının tespiti oldukça önem arz etmektedir. Esasa ilişkin kabul edilemezlik sebeplerinin kapsamı dar tutulduğunda kabul edilemezlik kararı verilmesinin zorlaşacağı ve başvurucular lehine bir durum ortaya çıkacağı; tersi durumda ise bireysel başvurular hakkında daha kolay kabul edilemezlik kararı verilebileceği ve başvurucular aleyhine bir durum ortaya çıkacağı muhakkaktır. Bu çalışmada; Anayasa Mahkemesinin, açıkça dayanaktan yoksunluk kriteri ile anayasal ve kişisel önemden yoksunluk kriterini nasıl yorumladığı ve uygulandığı, ihlal kararlarına da yer verilerek açıklanmaktadır.