Edip, görülemeyeni gören, dile getirilemeyeni dillendiren, söze dökülemeyeni söyleyebilendir. Edip, herkesin gördüğüne yalnızca kendisinin görebildiklerini, herkesin söyleyebildiklerine yalnızca kendisinin söyleyebildiklerini katar. Umumun inşa ettiği gerçekliğin ötesine geçip, gerçekliği şahsen inşa eder. Gerçekliğe arkasını dönmez, onun içine nüfuz eder. Gerçekliğin seyircisi değildir o, gördüğünün içindedir ya da içinde bulunduğunu görendir. Şair bazen üzerine örtülmüş peçeyi kalemiyle yırtar bazen de kendisinin keşfettiği gerçekliğin üzerini örter. Sözü yalnızca ehl-i hâl için söyler. Şair işaret eder, okuyucu işareti takip eder ve basireti nispetinde gerçekliğe nüfuz eder. Çoğunluğun umurunda bulunmadığı için “yok” kabul edilenleri umursayan edip, umurda bulunmayanı umura yükler ve umurda bulunan bir şey, soyut olsa bile umursanmayan somuttan daha gerçektir.