Faize ilişkin dini, felsefi ve ahlaki yaklaşımlar; faizden uzak kalmak isteyen banka müşterisinin varlığına yol açmıştır. Bu ise, piyasada, faizi ana kavram olarak kullanan geleneksel bankalar yanında, faizsiz çalışan bankacılık kurumlarının da varlığını gerekli kılmaktadır. “Güneşli havada şemsiyeyi ödünç verip, yağmur başladığı anda geri isterler” (Mark Twain) deyimi ile adeta ikinci bir tarifi yapılan bankaların, müşterileriyle ilişkilerinde “güven” sorunu vardır. İlişkiler “kazan kazan” dan ziyade, gelirleri müşterilerinin giderleri olması itibariyle “menfaat çatışması” şeklindedir. Katılım bankaları, müşterileriyle birlikte ticaret yapar. Faize hassas fonları, faizsiz bir modelle ekonomiye kaynak olarak aktarırlar. Dünyada yaşanan başta 2008 yılındaki olmak üzere birçok ekonomik krizlerin sebebi temelde faiz ve faize dayalı işleyen bankacılık sistemidir. Bankacılık kanununa göre; ekonomide yaşanan krizlerin bankaların mali bünyelerini olumsuz etkilemesi ve/veya banka hakim ortaklarının, banka kaynaklarını kendi lehlerine kullanmaları nedeniyle yönetim ve denetimleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilir. 2001 yılında yaşanan “bankacılık krizi” ile TMSF' ye 23 mevduat bankası devredilmesine karşın herhangi bir özel finans kurumu/katılım bankası devredilmemiştir. 2001 yılında İhlas Finans'ın, bilinmez ama belki bir “finansal mühendislik projesi” dahilinde “faizsiz sistem” in dışına çıkarak, diğer finans kurumlarından farklı kredi politikaları ve farklı risk yönetimi teknikleri uygulaması sonucunda tasfiyesi (TMSF' ye devredilmemiştir), özel finans kurumları için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. 1983 yılından 2001 yılına kadar sistemleri gereği “güvence şemsiyesi” altında çalışmayan özel finans kurumları/katılım bankaları; İhlas Finans'ın tasfiyesiyle, sektör çapında ve birbirine sirayet eden bir “mevduat hücumu (bank run)” yaşamaları sonucu, kendi aralarında “kamu garantisi” altında olmayan bir “güvence fonu” oluşturdular. 2005 yılından itibaren de TMSF güvencesi kapsamına alınmışlardır. “Kar ve zarara katılma” prensibiyle çalışan katılım bankalarının TMSF güvencesi altına alınması/katılım fonlarının sigortalanması, sistemin ruhuna uygun olup olmadığını tartışılır hale getirmiştir.